Kimyasal Bahçe-Lauren DeStefano Kitap Yorumu
"Modern bilim, dünyayı değiştirdi. Erkekler yalnızca yirmi beş, kadınlar da yirmi yaşına dek yaşıyor. Bu yeni ve kasvetli dünyada insanlığın devamı için genç kızlar kaçırılıp çok eşli evliliklere zorlanıyor.
On altı yaşındaki Rhine Ellery, Toplayıcılar tarafından kaçırıldığında, ayrıcalıklı bir dünyaya adım atacak. Kocası Linden'ın aşkına ve kardeş eşler arasındaki şüpheli dayanışmaya rağmen, Rhine'ın tek bir amacı var; Kaçmak. Evine dönmek ve ikiz kardeşini bulmak.
Ama Rhine'ın tek mücadelesi, kaybettiği özgürlüğü değil. Linden'ın kaçık babası, oğlunu elinden alacak virüsün panzehrini bulmakta kararlı. Öyle ki bu uğurda kadavra toplamayı bile göze alıyor. Rhine zamana karşı yarışarak kaçma planları yapıyor. Ya başaracak ya da kısıtlı ömrünü bir tutsak olarak geçirecek."
Selam! :) Kimyasal Bahçe üçlemesi benim heyecanla aldığım, çıktığında deli gibi merak ettiğim bi seriydi. Beklentimin karşılığını aldım mı inanın bilmiyorum. O kadar garip bi hikayeydi ki ne hissetmem gerektiğini de bilmiyorum, ben de yorumu yazarken anlamaya çalışacağım. :)
Öncelikle bi alıntı paylaşmak istiyorum ki hikayenin temelini iyice algılayın.
"Yetmiş yıl önce bilim, çocuk yapma sanatını mükemmelleştirdi. Vücudun herhangi bir yerinde başlayıp milyonlarca insanın ölümüne sebep olan ve kanser adıyla bilinen hastalığın kesin tedavisi bulundu. Yeni nesil çocuklara verilen bağışıklık sistemi güçlendiricileri sayesinde, alerjiler ve mevsimsel hastalıklar tarihe karıştı. Hatta daha küçükken, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı bile bağışıklık kazandılar. Yeni teknoloji sayesinde, sorunlu gebelikler ve kusurlu çocukların dünyaya gelmesi engellendi. Mükemmel bir şekilde tasarlanmış yeni embriyolar, sağlıklı ve başarılı bir neslin güvencesi oldu. O neslin çoğu hala hayatta ve yaşlılıklarını sağlıkla kucaklamaya hazırlanıyor. Onlar kusursuz ilk nesil. Neredeyse ölümsüzler.
Böyle sağlam bir nesil üretmenin korkunç sonuçlarını kimse hesaplamamıştı. İlk nesil başarılı olup hala gelişimini sürdürürken onların çocukları ve torunlarında bir şey ters gitti. Biz yeni nesiller, sağlıklı ve güçlü doğuyoruz. Hatta belki annelerimizle babalarımızdan bile daha güçlü. Ama yaşam süremiz erkeklerde yirmi beş, kadınlarda yirmi yıla indi."
Amerika kıtasındaki herkes dünyanın yarısının, kıtaların çoğunun büyük savaşlar sonucu sular altında kaldığına, diğer ülkelere ulaşımın imkansız olduğuna inanıyor. Bilim dünyası da hastalıkları ortadan kaldıralım derken insan ömrünün en fazla 25 yıl olmasına neden oldular. Rhine'ın anne ve babası da bilim insanıydı ve bi laboratuvar bombalaması sonucu öldüler. Ölmeden önce insan ömrünü kısaltan bu virüse bir panzehir bulma çabasındaydılar. Onların dışında bu panzehir için çalışan bir sürü bilim insanı var ama sanırım en delileri Linden'ı kaybetmek istemeyen babası Vaughn Asbhy. Vaughn, karısı öldüğü için hem soyunun devam etmesi adına hem de üzerinde panzehir çalışmaları yapabilmek için oğluna 3 tane eş alır. Evet "alır". Ölümler genç yaşta olunca ülkedeki çalışma alanları da daraldı, insanlar maddi sıkıntılar çekmeye başladılar. Bu yüzden yeni bir ticaret ortamı oluştu; Genç kızları sokaklardan kaçırıp zenginlere satıp, satılmayan kızları da öldürüyorlar.
Rhine'sa alacağı para iyi olduğu için bir gün bir deney için gönüllü olur, hayatının hatasını yaptığının farkında değildir. Bir gün eve dönerken o da Toplayıcı denilen kız kaçıranların eline düşer ve seçilen 2 kızla beraber Linden'ın eşi olurlar. İlk günden itibaren aklında sadece kaçmak ve ikizini bulmak olan Rhine'ın kaçışını ve bu uğurda kaybettiği, kazandığı, yaşadığı yalanları-gerçekleri okuyoruz. Belki de gerçek sandığı her şey yalandır? Belki dünyanın çoğu sular altında kalmamıştır..
Hikaye gerçekten efsane bir hikayeydi. Kurgu muhteşemdi. Ama ilk kitap Solgun, bir giriş kitabı olduğu için olsa gerek pek bir aksiyon yoktu. Genel olarak Vaughn'un malikanesinde olanları, eşler arasındaki dayanışmayı, Linden'ın eski karısının arkasından tuttuğu yası ve yaşadıkları dünyayı okuyoruz. Vaughn kaçık bir bilim insanı. malikanesinin bodrumunda bir laboratuvarı var ama oğlu bile bilmiyor, sadece izin verilen insanlar kartla girebiliyor bu kata. Zaten evde belirli kişilerde kartlar var ama o kartlar da sınırlı kapıları açıyorlar. Rhine 1.eş seçildiği için Vaughn sadece ona kart veriyor ve bilin bakalım izni nereye kadar? Sadece eşler katı ve mutfak, neyseki bahçeye de mutfaktan çıkılıyor da nefes alabiliyorlar. Her neyse.. Rhine zamanla Vaughn'ın kötü olduğuna ve deneyler yaptığına şahit oluyor ama kimseyi inandıramayacağı için sadece kaçışına odaklanıyor ama bilmediği o kadar çok şey var ki..
Kızların bu şekilde alınıp satılması, erkekler için sadece bir kuluçka görevi görmesi okurken beni o kadar rahatsız etti ki, diğer kitapları almamış olsaydım devam etmezdim seriye. Bu seriyi okumak istiyorsanız ilk önce buna katlanabilir misiniz bunu düşünün derim. Çünkü 2.kitapta işler daha da kötüleşti. Rhine, kızları pazarlayıp üstünden para kazanan resmen hapishane diye adlandırabileceğim bir yere düştü, malikaneden kurtulmak isterken -ki oradaki hayatı zevk içindeydi, en azından doğru düzgün yemekleri ve yatacağı bi yeri vardı- özgürlüğüne kavuşmak uğruna bi batakhaneye düşmesi, oranın sahibinin iğrençliği okurken beni benden aldı. Öyle bir dünyada ben ne yapardım bilemiyorum, belki erkenden ölmek isteyebilirdim çünkü şartlar gerçekten çok zor. Dışarda insanlar yemek ve kalacak yer için birbirlerini öldürür haldeler ve Rhine'ın tek isteği sadece kardeşine ulaşmak. Bu süreçte kendine beklenmedik yandaşlar edinse de dönüp dolaşıp hep çaresizliklere saplandı. Şöyle bir durum var, hani bazı kitaplar çok hüzünlüdür ama arada bir sizi gülümsetir ya? Bu hikayeyi okurken gülebileceğinizi hiç sanmıyorum çünkü öyle gerçekçi ki yüzyıl sonra gerçekten de böyle şeyler olacak diyebiliyorsunuz okurken.
3. kitap bana sürekli "Acaba 4.kitap mı var neden yavaş ilerliyor, sonuca nasıl bağlanacak?" diye düşündürttü, o kadar yavaştı ki. Sonuca ulaştığında aklımda asla bir soru işareti kalmadı, şok üstüne şok yaşattı ama yine de kitabıı sevsem de sonunu sevemedim, biraz daha uzun olabilirdi, beraber o kadar sıkıntı çektik biraz da mutlu şeyler okuyabilirdik bence. -.- Sanırım en sevdiğim kitap son kitap oldu çünkü herkes hakettiğini eninde sonunda buldu! :)
Uzattığımın farkındayım ama biraz da karakterlerden söz etmek istiyorum. Rhine'a diyebileceğim hiçbir şey yok, ailesinden sadece kardeşi kalan birinin ona kavuşmak istemesi, bu yolda yaptıkları anlaşılabilir şeylerdi. Hem merhametli olup hem yoluna bakabilmek her karakterin harcı değil. :)
Linden! Bundan o kadar nefret ediyorum ki! Hayatım boyunca okuduğum, tanıdığım karakterlerin en pısırığı, en "babacık babacık" diyeni. Yahu herif babasının ütopyasına öyle bir inanmış ki asla görmüyor burnunun ucunda olanları. Şimdi spoiler vermemek adına kendimi tutup bazı şeyleri yazamasam da kitabı okurken Linden'ın geçtiği her bölümde küfür ettiğimi bilmenizi isterim. Bu kadar eşlerine aşık, bu kadar aciz, bu kadar zavallı, bu kadar babasına kör kütük tapan bir erkek karakter okumamışsınızdır. Linden'ı tam olarak böyle kambur, küçücük, hep yalvaran köpek suratlı ama yakışıklı, sinek kaydı tıraşlı takım elbisesiz dolaşmayan biri olarak hayal ediyorum. Yanlış anlamayın fiziken gayet yakışıklı ve sağlıklı ama karakteri zayıf. Hikaye boyunca Linden'ın gerçekleri görmesi için hikayeye girip omzundan silkelemek istiyorsunuz adam o kadar kör. Öf neyse yine gerildim.
Cecily. 13 yaşında gelin olan birine göre iyi idare etti aslında ama o nasıl sinsi bir çocuktur! -.- Sırf kocasının gözdesi olmak için yapmadığı şey kalmadı, en büyük hatası da Vaughn'a inanmaktı. Bedellerini ağır ödedi sonradan amaaaaa son pişmanlık neye yarar. :)
Jenna. En üzüldüğüm karakter kesinlikle Jenna'ydı. Kendini güçlü göstermeye çalışıp ölene kadar değer verdiklerini korumaya çalışan karakterlerden biriydi. O kadar güzeldi ki.. Sırf birini korumak için ölümü göze aldı daha nolsun? :(
Reed. En sevdiğim karakterdi kesinlikle. Ve Vaughn'ın kardeşiydi.. Vaughn deli bir bilim insanı, elinden gerçekten her şey gelebilir, Reed aklı başında ama çok çok zeki bir adam. İlk başlarda huysuz falan sanıp sonradan seviyorsunuz. Yani Vaughn'ın tam zıttı..
Başta ne hissettiğimi bilmiyorum dedim ama sanırım sevdim seriyi ya. Konusu çok çok güzeldi, işleyişi zaman zaman sıksa da, kendini Rhine sürekli kendini tekrarlasa da keşke okumasaydım demiyorum. Tavsiye eder miyim? Aldıysanız okuyun zaman kaybınız olmaz ama almadıysanız illa alıp okumalısınız diyemem, okunması zor bir seri çünkü. Orta karar bir distopya-dram serisiydi diyebilirim.
Yorum seri yorumu olduğundan bayağı uzun olmuş, okuduysanız sizi seviyorum! :)
3. kitap bana sürekli "Acaba 4.kitap mı var neden yavaş ilerliyor, sonuca nasıl bağlanacak?" diye düşündürttü, o kadar yavaştı ki. Sonuca ulaştığında aklımda asla bir soru işareti kalmadı, şok üstüne şok yaşattı ama yine de kitabıı sevsem de sonunu sevemedim, biraz daha uzun olabilirdi, beraber o kadar sıkıntı çektik biraz da mutlu şeyler okuyabilirdik bence. -.- Sanırım en sevdiğim kitap son kitap oldu çünkü herkes hakettiğini eninde sonunda buldu! :)
Uzattığımın farkındayım ama biraz da karakterlerden söz etmek istiyorum. Rhine'a diyebileceğim hiçbir şey yok, ailesinden sadece kardeşi kalan birinin ona kavuşmak istemesi, bu yolda yaptıkları anlaşılabilir şeylerdi. Hem merhametli olup hem yoluna bakabilmek her karakterin harcı değil. :)
Linden! Bundan o kadar nefret ediyorum ki! Hayatım boyunca okuduğum, tanıdığım karakterlerin en pısırığı, en "babacık babacık" diyeni. Yahu herif babasının ütopyasına öyle bir inanmış ki asla görmüyor burnunun ucunda olanları. Şimdi spoiler vermemek adına kendimi tutup bazı şeyleri yazamasam da kitabı okurken Linden'ın geçtiği her bölümde küfür ettiğimi bilmenizi isterim. Bu kadar eşlerine aşık, bu kadar aciz, bu kadar zavallı, bu kadar babasına kör kütük tapan bir erkek karakter okumamışsınızdır. Linden'ı tam olarak böyle kambur, küçücük, hep yalvaran köpek suratlı ama yakışıklı, sinek kaydı tıraşlı takım elbisesiz dolaşmayan biri olarak hayal ediyorum. Yanlış anlamayın fiziken gayet yakışıklı ve sağlıklı ama karakteri zayıf. Hikaye boyunca Linden'ın gerçekleri görmesi için hikayeye girip omzundan silkelemek istiyorsunuz adam o kadar kör. Öf neyse yine gerildim.
Cecily. 13 yaşında gelin olan birine göre iyi idare etti aslında ama o nasıl sinsi bir çocuktur! -.- Sırf kocasının gözdesi olmak için yapmadığı şey kalmadı, en büyük hatası da Vaughn'a inanmaktı. Bedellerini ağır ödedi sonradan amaaaaa son pişmanlık neye yarar. :)
Jenna. En üzüldüğüm karakter kesinlikle Jenna'ydı. Kendini güçlü göstermeye çalışıp ölene kadar değer verdiklerini korumaya çalışan karakterlerden biriydi. O kadar güzeldi ki.. Sırf birini korumak için ölümü göze aldı daha nolsun? :(
Reed. En sevdiğim karakterdi kesinlikle. Ve Vaughn'ın kardeşiydi.. Vaughn deli bir bilim insanı, elinden gerçekten her şey gelebilir, Reed aklı başında ama çok çok zeki bir adam. İlk başlarda huysuz falan sanıp sonradan seviyorsunuz. Yani Vaughn'ın tam zıttı..
Başta ne hissettiğimi bilmiyorum dedim ama sanırım sevdim seriyi ya. Konusu çok çok güzeldi, işleyişi zaman zaman sıksa da, kendini Rhine sürekli kendini tekrarlasa da keşke okumasaydım demiyorum. Tavsiye eder miyim? Aldıysanız okuyun zaman kaybınız olmaz ama almadıysanız illa alıp okumalısınız diyemem, okunması zor bir seri çünkü. Orta karar bir distopya-dram serisiydi diyebilirim.
Yorum seri yorumu olduğundan bayağı uzun olmuş, okuduysanız sizi seviyorum! :)
Yorumlar
Yorum Gönder