Gölgelerin Lordu-Cassandra Clare Kitap Yorumu
"RUHUNUZ İÇİN RUH EŞİNİZİ FEDA EDER MİYDİNİZ?"
"Bir Gölge Avcısı'nın yaşamının sınırları, görevle belirlenmiş, onurlar kısıtlanmıştır. Bir Gölge Avcısı'nın sözü, ciddi bir vaattir ve hiçbir yemin, parabataileri birbirine bağlayan yeminden daha kutsal değildir. Birlikte savaşmaya, birlikte ölmeye ama birbirlerine asla aşık olmamaya yemin etmişlerdir.
Emma Carstairs, parabataisi Julian Blackthorn'la aralarındaki aşkın yalnızca yasaklanmadığını, ikisini de yok edebileceğini öğrenmişti. Julian'dan kaçabileceğini biliyordu. Ama Blackthorn'lar dört bir yandan düşmanlarla kuşatılmışken onu nasıl yalnız bırakabilirdi ki? Tek umutları, korkunç bir büyü gücünü barındıran Ölülerin Kara Kitabı'ydı. Herkes o kitabı istiyordu. Bulabilecek olansa yalnızca Blackthorn'lardı. Bu yolda kanlı tehlikeler onları bekliyordu ve hiçbir söze güven olmazdı. Ancak birileri Julian'ın sırlarını ortaya çıkarıp Los Angeles Enstitüsü'nün yönetimini ele geçirmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktı.
Aşağı Dünyalılar, Meclis'le karşı karşıya geldiğinde ise Gölgelerin Lordu onlar için yeni bir tehdit oluşturacaktı. Unseelie Kralı, en iyi savaşçılarını, Blackthorn kanı taşıyan herkesi avlamaya ve Kara Kitap'ı bulmaya göndermişti.
Tehlike giderek yaklaşırken Julian, kimsenin tahmin edemeyeceği bir düşmanın iş birliğine bağlı olan riskli bir plan yaptı. Ama başarı, ancak bir bedel karşılığında onun olabilirdi. Ve ne Julian ne de Emma olabilecekleri hayal edebilirdi. Sevdikleri herkesi ve her şeyi etkileyecek, kanlı bir mücadele onları bekliyordu."
Selam! Kitabı okuyalı günler oldu ama ben hala o son yüzünden bitik haldeyim diyerek söze başlamak istiyorum ki kitabın Cassandra'nın diğer kitap sonlarından farksız, acıyla dolu olduğunu öncelikle sindirebilin diye. :)
Geceyarısı Leydisi'ni okuyalı (serinin 1.kitabı yorumunu buraya tıklayarak okuyabilirsiniz) 1 buçuk yıl olmuş o yüzden başlarda biraz bocaladım açıkçası, kim ne yapmıştı, kim düşmandı, nasıl düşman olmuştu vs hatırlamakta biraz zorlandım maalesef ama ilk kitabı tekrar okumaya da üşendim malum 800 küsür sayfa. :) Ama neyseki sayfalar ilerledikçe olayları hatırlıyosunuz zaten o yüzden ilk kitabı tekrar okumanız şart değil. Okurken ilk farkettiğim şey karakterleri ve Gölge Avcısı koşturmacalarını ne kadar özlediğimdi. Hani bazen okuduğunuz kitaplardaki karakterlerden hangisi olmak isterdiniz, gibi sorular gelir ya? Ben hangi karakter olduğuna karar veremesem de bi Gölge Avcısı olmak isterdim herhalde, okumaktan sıkılmadığım, hikayelerini heyecanla beklediğim karakterler hepsi.. :) Bu arada merak edenler için azıcık da olsa Jace ve Clary de var bu kitapta da. Hatta kitabın yarısında Magnus ve Alec de var! :)
Yoruma geçmeden önce ilk kitabı okumadıysanız uyarmak isterim ki ilk kitapla ilgili spoilerlar olabilir.
İlk kitap, Julian ve Emma'nın aşkları karşısında çıkmaza girmesiyle bitmişti hatırlarsanız. Gölgelerin Lordu'nda da bu aşk üzerinde bomba süprizler var, iyi mi kötü mü olduğu bakış açınıza göre değişebilir ama okurken her halukarda sinirleneceğinizi garanti edebilirim, özellikle Emma'nın kararları yüzünden. :) Bi de gizlemeye çalıştıkça öyle kişiler öğreniyoki bu çifti ölseler daha iyi olur diyosunuz. :) İlk
kitapta olduğu gibi bu kitapta da Julian için ağıtlar yaktım tabii ki! Bi
karakter daha ne kadar acı çekebilir artık ya? Sanırım bi Karanlık Zihinler
okurken bu kadar zorlanmıştım bi de Julian'ın acı çekmesini okurken.
Julian'a karşı hep bi onu teselli etme hissi var içimde, çocukluğunu
yaşayamadan olgunlaşmak zorunda kalmış, dışardan çok güçlü görünüp
içinde fırtınalar kopan karakterlere zaafım var herhalde. :) Bi de
çektikleri yetmezmiş gibi yasak aşk belası var başında çocuğun, offf! :|
Kitabın başından sonuna aşk ve arkadaşlık ilişkilerinde ciddi değişim ve süprizler var, belki bazılarını okurken siz de benim gibi o ilişkiyi beklediğinizi ya da içten içe yakıştırdığınızı düşünürsünüz, ben geneline çok sevindim bu ilişkilerin. :)
Her neyse kitapla ilgili unutmuş olduğum şeylerden biri öncelikle Kit Rook karakteriydi. Geceyarısı Leydisi'nin sonunda Kit Rook da bi şekilde hikayeye dahil olmuştu ama o kadar önemsememişim ki çocuğu Gölgeler Lordu'nda okuyunca bu niye gelmişti buraya diye bocaladım doğrusu. Siz de benim gibi dışlamamışsınızdır umarım çünkü Kit'in geleceği bayağı parlak, geçmişiyse sırlarla dolu. Kimsesi kalmadığı ve bi Gölge Avcısı olduğu için mecburen Enstitü'de kaldı, zaman zaman kaçmayı denese de gün geçtikçe Ty ve Livy'le arkadaş oldular, öyle ki bu arkadaşlık sayesinde içindeki Gölge Avcısı'nı keşfetmeye başladı. Kitapta en çok Kit, Ty ve Livy'yi okurken eğlendim, öyle güzel bi üçlü oldular ki.. İlk kitapta gıcık olsam da bu kitapta Kit'i bayağı sevdim.
Diğer unuttuğum şeyse Malcom'un ölümü ve nasıl öldüğüydü. -bu kısmı unutmak beni çok rahatsız etti çünkü hikayeyi kafamda oturtamadım bi süre ama sonra ara ara kısa bi özet geçildiği için tamamlandı çok şükür!:)- Malcolm ve Annabel'le ilgili Gölgeler Lordu'nda çok fazla gelişme var. Blackthorn'lar Enstitü'yü kaybetmemek için Malcolm'u kimin öldürdüğünü kanıtlamak zorundalar, bi yandan da Soğuk Barış'ı bitirmek isteyen Blackthorn'lar zorlu bi süreçten geçmek zorunda kalıyorlar. Tabii bu sırada süpriz düşmanlar ve dostlar kazanıyolar. Annabel de bi Blackthorn olduğu için ve yazamadığım diğer sebepler yüzünden yolları kesişiyooooor! :) Ana hikaye zaten Annabel'in ölümü, ölümünden önce yapılan eziyet ve yaşadıkları üzerine kurulu. Bu kitapta genel olarak Malcolm ve Annabel'in geçmişte yaşadığı şeyleri öğreniyoruz. Öğrendiğinizde eminim siz de benim gibi Annabel'e üzülürken bulacaksınız kendinizi. Gerçekten o kadar üzücü bi hikayeki yazar bu tür hikayeleri nasıl kurguluyo merak etmeden duramıyorsunuz.
Bence bu kitap, ilk kitaba göre daha aksiyonluydu, karakterler sürekli bi hareket ve planları uygulama, amaca ulaşma çabası içindeydiler. İlk kitap bi giriş kitabı olduğu için ortada bi bulmaca vardı ve sadece zihinsel olarak bulmacanın parçalarını bulmaya çalışıyolardı. Gölgelerin Lordu hem karakter hem aksiyon olarak daha zengindi. Yeni karakterlerin dahil olması ölenlerin yerini doldurmasa da -evet küçük bi spoiler ölenler var! :(- 3.kitabın daha olaylı olacağını gösteriyor. Hatta bence 3.kitap direkt olarak bi savaş kitabı bile olabilir. Sonu öyle kötü bitti ki o sonu ancak bi savaş kurtarır. :(
Okurken sindiremediğiniz ama bi yandan da yine merakla arka sayfayı çevirdiğiniz bi kitap olmuş yine. Size tavsiyem uzun bi zamana yayıp okuyun, bi çırpıda okuduğunuzda boşluğa düşebilirsiniz. (Tecrübe konuşuyor! :))
Gölgeler Lordu bu kadar ters köşeyle doluysa 3.kitabı hayal edemiyorum, bi yandan hemen çıksın istiyorum bi yandan da iyiki çıkmamış yoksa onu da bi çırpıda bitirirdim diyorum. Öyle karışık hallerdeyim hala! :)
Yazmak istediğim daha çok şey olsa da kendimi durduramayıp spoiler vermekten korkuyorum o yüzden sormak istediğiniz bi şey olursa burdan ya da instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. :) Hoşça kalııın! :)
Yorumlar
Yorum Gönder