Audrey'yi Bulmak Sophie Kinsella | Kitap Yorumu
Selam! :) Nasılsınııız? Ben çok iyiyim çünkü uzun zamandır böyle kendimi okuduğum, eğlenirken bi şeyler öğrendiğim bi kitap okuyamamıştım. Karşınızdaaaaa Audrey'yi Bulmak! :)
Audrey okulda yaşadığı bi sorun yüzünden depresyona girdi, artık evden hiç çıkmıyor ve üstüne üstlük evde bile güneş gözlükleriyle dolaşıyor. Çünkü kimseyle göz göze bile gelemiyor. Tabiki bu süreçte psikolojik danışmanlık alıyor. (Biçoğumuzun bunu zaman zaman yaşadığını var sayıyorum..) Her neyse durum buyken bi gün abisi Frank'in ışık saçan arkadaşı Linus Audrey'nin hayatına küçük bi kapıdan girmeyi başarıyor ve Audrey'nin iyileşme grafiği hızla yukarı tırmanmaya başlıyor. :)
Bu benim ilk Sophie Kinsella kitabımdı ve yazarın dili gerçekten çok iyiymiş, kurgulaması, mizahı!!, sempatisi, nereye hangi olayı koyması gerektiğini gerçekten biliyo.Karakterlerin nasıl olması gerektiği, nerde nasıl davranması gerektiği bile tam ayarındaydı. Sizi sakinleştiren, keyifle okumanızı sağlayan bi şey var kitapta, çözemedim. Kesinlikle kafa yormayan, sıkmayan, sular seller gibi akan bi şey okudum 2 günde. O yüzden diğer Sophieleri de okumak istiyorum, merak ediyorum hepsi böyle mi? :)
Bu benim ilk Sophie Kinsella kitabımdı ve yazarın dili gerçekten çok iyiymiş, kurgulaması, mizahı!!, sempatisi, nereye hangi olayı koyması gerektiğini gerçekten biliyo.Karakterlerin nasıl olması gerektiği, nerde nasıl davranması gerektiği bile tam ayarındaydı. Sizi sakinleştiren, keyifle okumanızı sağlayan bi şey var kitapta, çözemedim. Kesinlikle kafa yormayan, sıkmayan, sular seller gibi akan bi şey okudum 2 günde. O yüzden diğer Sophieleri de okumak istiyorum, merak ediyorum hepsi böyle mi? :)
Şimdiii hepimizin dönem dönem bunalıma girdiğimiz olmuştur di mi? Ben o dönemlerden birindeyim sanırım ve o yüzden bu kitabı okumak bana çok iyi geldi. Audrey'yi okurken "evet ben de böyleyim, bundan korkuyorum, acaba ben de bunu yapsam aşabilir miyim? yalnız kız çok haklı!" diye diye okudum. Kitap karakterlerinde, ana ya da yan farketmez kendinizi bulduğunuzda siz de daha rahat okuyo musunuz o kitabı? Ben Audrey'nin gelişimini, inişini çıkışını hep kendime benzete benzete okudum, dersler bile çıkardım bu durumdan.
Audrey aslında güçlü biz kızdı bence ama bu durumun farkında değildi, biri yardım ettiğindeyse -yardım edildiği için- iyileşmeye başladığını düşündü. Bence bu böyle değil, tamam insanların destekleri böyle dönemlerde önemlidir ama kendiniz istemediğiniz sürece elinizden kim tutarsa tutsun o çöplükten çıkamazsınız. Hepimiz (ben böyle genel konuşuyorum ama umarım hepimizizdir yani..) böyle durumlarda biri elimden tutsa da kalksam diye bekleriz de bekleriz. Aslında ihtiyacımız olmamasına rağmen. Şu an kendimi dinlediğim bi süreçte olduğumdan dolayı kitap beni daha çok etkiledi, sanırım biraz da gaz verdi ama benim Linus'um yok napıcam? Tabiki oturup Linus bekleyemem! Öyle bi zamanım yok hayat geçiyo, hem beklemekle gelmiyo o Linuslar maalesef, tecrübeyle sabit arkadaşlar! :) O yüzden kendimi iyileştirmeye "ben" başlıcam, unutmayın aslında her şey kafamızda! Biz inanırsak, yapabiliriz! Tabiki inişler çıkışlar olur ama denediniz olmadı mı, bi daha deneyin yahu hayat sizin nasılsa, yorulursanız dinlenin ama yine deneyin. Bunu size yazıyomuş gibi yazdığıma da bakmayın, yarın bu yazıyı okuyım da aldığım gaz kaçmasın diye kendime yazıyorum aslında. :)
Lafı çok uzatmak istemiyorum bu sefer, favori karakterim Linus oldu ki bi önceki paragraftan buna şaşırmadığınızı varsayıyorum. :)) O yazdığı notlar, içten gelen yardımları, asla çıkar gözetmeyen iyilikleri.. Favori sahnem de dondurma sahnesiydi! :) Gerçek hayatta kaç Linus var? Uslu bi çocuk olursak o Linusları görebilir miyiz? Bizde bu şans varken pek sanmıyorum ama neyyyyyse. -.-
Aslında okurken "bunu da yazmalıyım, ya bundan kesin bahsetmeliyim!" dediğim bi sürü şey vardı ama hepsini kitabın sonunda o güzel sahneler uçurdu aklımdan. Turner ailesini gerçekten çok sevdim, tamam anne biraz dırdırcı olabilir ama napsın kadın kendini kızına adamış endişeli bi anne o. :/ Okurken beni gülümseten bi kaç alıntıyla bitiriyorum yazıyı, umarım sizin de hoşunuza gider ve okumadıysanız hemen gidip alırsınız kitabı. :)
"Kıssadan hisse.. Kendinizi yok olmuş hissettiğinizde bile gerçek aşk sizi bulabilir ve hayat, bir nedenle her mücadeleye değer bir şeye dönüşebilir. Zaten bu işler her zaman bir bakış açısı meselesidir."
"Aslında buna gülerdim ama aptal kertenkele beynim şimdilik gülme tuşunu devre dışı bıraktı. Tıpkı vücudum gibi yüz ifadem de kaskatı. Çok fazla kahkaha alacağım var. Bazen kaçırdığım kahkahalardan yedek bir stok yaptığımı umuyorum. İyileştiğim zaman büyük bir patlama olacak ve yirmi dört saat boyunca güleceğim."
"Siz de bilirsiniz, anne babaların böyle cevabı belli sorular sormak gibi saçma bir huyu vardır.
-Dışarı bu etekle mi çıkacaksın?
Yok, sokak kapısından çıkar çıkmaz eteği çıkaracağım.
-Sence bu iyi bir fikir mi?
Hayır, bence berbat bir fikir, bu yüzden öneriyorum.
-Beni dinliyor musun?
Sesin 100 desibel, duymamam zor."
"St. Johns'taki terapistin sesi kafamda yankılanıp duruyor. Kendimizi açık etmek zorunda değiliz. Bunu her hafta söylerdi. Mahremiyet bizim hakkımız. Başkalarıyla bir şey paylaşmak zorunda değilsiniz. Onlar bunu ne kadar isterse istesin. Fotoğraflar, hayaller, hafta sonu planları... Bunlar size ait. Her şeyi paylaşmak zorunda değilsiniz."
"Bir süredir olanları çok düşündüm. Sanırım annem inişli çıkışlı grafik konusunda haklıydı. Hepimiz aynı grafiğe sahibiz. Şunu anladım ki hayat yukarı tırmanmak, aşağı kaymak ve kendinizi yeniden toplamaktan ibaret. Aşağı kaymanız önemli değil. Az çok yukarı doğru ilerlemeye devam ettiğiniz sürece.."
Hoşça kalın.. :)
Audrey aslında güçlü biz kızdı bence ama bu durumun farkında değildi, biri yardım ettiğindeyse -yardım edildiği için- iyileşmeye başladığını düşündü. Bence bu böyle değil, tamam insanların destekleri böyle dönemlerde önemlidir ama kendiniz istemediğiniz sürece elinizden kim tutarsa tutsun o çöplükten çıkamazsınız. Hepimiz (ben böyle genel konuşuyorum ama umarım hepimizizdir yani..) böyle durumlarda biri elimden tutsa da kalksam diye bekleriz de bekleriz. Aslında ihtiyacımız olmamasına rağmen. Şu an kendimi dinlediğim bi süreçte olduğumdan dolayı kitap beni daha çok etkiledi, sanırım biraz da gaz verdi ama benim Linus'um yok napıcam? Tabiki oturup Linus bekleyemem! Öyle bi zamanım yok hayat geçiyo, hem beklemekle gelmiyo o Linuslar maalesef, tecrübeyle sabit arkadaşlar! :) O yüzden kendimi iyileştirmeye "ben" başlıcam, unutmayın aslında her şey kafamızda! Biz inanırsak, yapabiliriz! Tabiki inişler çıkışlar olur ama denediniz olmadı mı, bi daha deneyin yahu hayat sizin nasılsa, yorulursanız dinlenin ama yine deneyin. Bunu size yazıyomuş gibi yazdığıma da bakmayın, yarın bu yazıyı okuyım da aldığım gaz kaçmasın diye kendime yazıyorum aslında. :)
Lafı çok uzatmak istemiyorum bu sefer, favori karakterim Linus oldu ki bi önceki paragraftan buna şaşırmadığınızı varsayıyorum. :)) O yazdığı notlar, içten gelen yardımları, asla çıkar gözetmeyen iyilikleri.. Favori sahnem de dondurma sahnesiydi! :) Gerçek hayatta kaç Linus var? Uslu bi çocuk olursak o Linusları görebilir miyiz? Bizde bu şans varken pek sanmıyorum ama neyyyyyse. -.-
Aslında okurken "bunu da yazmalıyım, ya bundan kesin bahsetmeliyim!" dediğim bi sürü şey vardı ama hepsini kitabın sonunda o güzel sahneler uçurdu aklımdan. Turner ailesini gerçekten çok sevdim, tamam anne biraz dırdırcı olabilir ama napsın kadın kendini kızına adamış endişeli bi anne o. :/ Okurken beni gülümseten bi kaç alıntıyla bitiriyorum yazıyı, umarım sizin de hoşunuza gider ve okumadıysanız hemen gidip alırsınız kitabı. :)
"Kıssadan hisse.. Kendinizi yok olmuş hissettiğinizde bile gerçek aşk sizi bulabilir ve hayat, bir nedenle her mücadeleye değer bir şeye dönüşebilir. Zaten bu işler her zaman bir bakış açısı meselesidir."
"Aslında buna gülerdim ama aptal kertenkele beynim şimdilik gülme tuşunu devre dışı bıraktı. Tıpkı vücudum gibi yüz ifadem de kaskatı. Çok fazla kahkaha alacağım var. Bazen kaçırdığım kahkahalardan yedek bir stok yaptığımı umuyorum. İyileştiğim zaman büyük bir patlama olacak ve yirmi dört saat boyunca güleceğim."
"Siz de bilirsiniz, anne babaların böyle cevabı belli sorular sormak gibi saçma bir huyu vardır.
-Dışarı bu etekle mi çıkacaksın?
Yok, sokak kapısından çıkar çıkmaz eteği çıkaracağım.
-Sence bu iyi bir fikir mi?
Hayır, bence berbat bir fikir, bu yüzden öneriyorum.
-Beni dinliyor musun?
Sesin 100 desibel, duymamam zor."
"St. Johns'taki terapistin sesi kafamda yankılanıp duruyor. Kendimizi açık etmek zorunda değiliz. Bunu her hafta söylerdi. Mahremiyet bizim hakkımız. Başkalarıyla bir şey paylaşmak zorunda değilsiniz. Onlar bunu ne kadar isterse istesin. Fotoğraflar, hayaller, hafta sonu planları... Bunlar size ait. Her şeyi paylaşmak zorunda değilsiniz."
"Bir süredir olanları çok düşündüm. Sanırım annem inişli çıkışlı grafik konusunda haklıydı. Hepimiz aynı grafiğe sahibiz. Şunu anladım ki hayat yukarı tırmanmak, aşağı kaymak ve kendinizi yeniden toplamaktan ibaret. Aşağı kaymanız önemli değil. Az çok yukarı doğru ilerlemeye devam ettiğiniz sürece.."
Hoşça kalın.. :)
Yorumlar
Yorum Gönder