Ay Günlükleri-Marissa Meyer | Kitap Yorumu
Selam! Benim için uzun bi aranın ardından en sevdiğim, kapaklarına bayıldığım serilerden biriyle döndüm. :) Öncelikle her kitabın arka kapak yazılarından kısaca alıntılamak istiyorum çünkü arka kapak yazılarını okumadan bi kitabı asla alamam, sizin de öyle olduğunuzu farz ediyorum. :)
Cinder:"Gelecekte bile, hikaye 'bir varmış bir yokmuş' diye başlıyor..."
Scarlet:"Dünya yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayken, Külkedisi ile Kırmızı Başlıklı Kız'ın yolları kesişecek..."
Cress:"Gelecekte bile, kuleye hapsedilen genç kızlar var..."
Levana:"İki gezegen arasında aşklarını ne kadar sürdürebilirlerdi ki? Daha doğrusu bir gezegen ve Ay arasında, ya da her neyse..."
Winter:"Bu masallarda mutlu sonu kadınlar yazacak!"
Bu alıntılardan ne kadarını anladınız bilmiyorum ama kısaca spoiler vermeden bahsetmeye çalışayım. Ay Kraliçemiz Levana, Dünya'yı ele geçirmeye çalışır, bunun için yüzlerce kişinin canının yanmasını asla umursamaz çünkü o hikayemizin kötü kalpli acımasız cadısıdır. Bu süreçte ona karşı gelmeyi aslında hiç aklından geçirmezken tamamen Levana'nın karşısına dikilen mekanik ustası, aynı zamanda bi sayborg olan Cinder ortaya çıkar. Kendisi hikayenin Külkedisi'yken birden dünya-ay çatışmasının ortasında önemli bi görevde bulur kendini. Tabiki yalnız değildir; tamirini yaptığı günden beri yanında olan Android İko, kodeste tanıştığı Kaptan(!) Thorne, kendisiyle ilgili tüm gerçekleri öğrenmeye çalışırken hayatını kurtardığı Kırmızı Başlıklı Scarlet :), küçücük bi uyduya hapsolmuş prensini bekleyen Rapunzel Cress ve kaçık üvey annesinin bütün zulümlerini görmezden gelmeye çalışan Pamuk Prenses Winter yanındadır :) tabi bunların yanında sevgili İmparator Kaito ve canımız Wolf'umuzu unutmayalım! (şuraya gözlerden kalp çıkan emoji çizeliiiiiiiiiiiiiim :):):):) ) Hep beraber dünyayla ay arasında barış sağlamaya ve kötü kalpli acımasız cadıyı devirmeye niyetlidirler ama bu uğurda öğrendikleri gerçekler, yaşadıkları trajikomik olaylar, verdikleri ölüm kalım savaşları hikayeyi güzelleştirip efsaneleştiren unsurlardan.
Karakterlerin hiçbirinin kopya olmaması sanırım en sevdiğim özelliklerden biri. Çünkü böyle seri halinde uzun hikayelerde genelde bi karakterin aynısından bi tane daha vardır ama bunda yoktu, çok şükür! :)
Karakterlerin hepsini seviyorum ama en sevdiğim karakter Thorne, sonrasında da Wolf oldu. Thorne'un o takmayan-umursamayan hallerinin altında aslında bencil değil herkesi düşünen bi karakter vardı, eğlenceli karakteri de cabası! Yahu bi insanın her esprisine kahkaha atılır mı? Şüphesiz okumaktan ve post itlemekten en keyif aldığım bölümler Thorne'undu. :) Wolf'sa yaşadığı onca acıya rağmen iyiliği seçip doğru olanı yapmaya odaklı, çok çok güzel seven kalbi gerçekten çok güzel adam gibi bi adamdı. (keşke gerçek olsa!) En sevdiğim, çift olarak hayal etmeyi sevdiklerimse Winter ve Jacin'di, 2.olarakta Thorne ve Cress! :)
Kitapların her birini okurken düşündüğüm tek şey "keşke karakterlerin hepsi gerçek hayatta benim arkadaşım olsa!!" idi. O kadar güzellerdiki.. Levana'dan nefret ediyorum evet ama ne yazıkki Cinder'ı da ilk kitap dışında çok sevemedim, diğer karakterler eklenince sanki Cinder biraz sönük kalmıştı, ya da ben diğerlerine odaklandım ona çok şans tanımadım, bilemiyorum.
Kitapların her bölümünde mutlaka şaşırtıcı, eğlenceli ya da hüzünlü bi olay var, aksiyonsuz can sıkan tek bi bölüm dahi hatırlamıyorum. Böyle kitaplar maalesef mi diyim neyse ki mi diyim karar veremedim ama çok fazla aksiyon ve heyecan içerdiği için kısa sürede okunması gereken kitaplar bana göre, çünkü ben böyle enerjisi bi an bile düşmeyen bi kitabı ara verip okuduğum zaman maalesef hikayeden kopuyorum direkt ve o ilk heyecanım kalmıyo. O yüzden okumadan önce mutlaka işinizin olmadığı bi zaman dilimini seçin derim. :)
Beni tanıyan takip eden herkes artık favori yazarımın Cassandra Clare olduğunu biliyolar, Cassandra'yı asla atamam ama Marissa ve Cassandra ölümüne kapışırlar. :) İkisinin de hayal gücüne hayranım. Marissa Meyer okumadan önce Cassandra ne yazsa okurum diğer yazarlar gibi değil diyodum, artık Marissa için de aynı şeyi söyleyebilirim. Ciddi anlamda kadının hayal dünyası, o masalları geleceğe uyarlayıp kurgulaması muhteşemdi. Kalemi, espiri anlayışı, zekası, gerilim yaratma yöntemleri çok zekiceydi. Siz küçükken ne kadar masal okudunuz bilemem ama ben çok masal delisi bi çocuk değildim o yüzden sadece bilmem gereken kabataslak hikayeleri biliyodum. Bu yazar sayesinde sular seller gibi okudum o masalları, meğer ne kadar güzellermiş! Çocukken umursamadığım şeyleri şimdi umursar oldum resmen ve sanırım hayal gücüm bi tık daha arttı. :)
Ben bu serinin fantastik dünyayla işi olmayan, o tür hikayeleri okurken sıkıldığını düşünen insanların bile ilgisini çekebileceğini düşünüyorum. En azından bi şans verip ön okumalardan bikaç bölümünü okuyabilirsiniz. Elinizde var ve bekletiyosanız da bekletmemenizi öneririm. Ama bütün seriyi ardarda okumayın, hem çabuk bittiği için yeterli keyfi alamayabilirsiniz hem de giderek hep aynı karakterleri ve hikayeyi okuduğunuz için sıkılabilirsiniz zira son kitap zaten 800 sayfa! :)
Bu arada serinin en sevdiğim kitabı Winter ve Cress oldu, nedeni sanırım temponun daha fazla artmasıydı..:) Benden şimdilik bu kadar, umarım yararlı olmuştur, hoşça kalın! :)
Yorumlar
Yorum Gönder