Ay'da 172 Saat * Kitap Yorumu! :)

Ay'a gitmek ister misiniz?

NASA, kırk yıllık uzun bir aranın ardından Ay'a insanlı bir yolculuk düzenlemeye karar verir. Dünya'dan üç genç de bu yolculuğa katılmaya hak kazanır: Mia,Antonie ve Midori.

Ay'a yolculuk sorunsuz bir şekilde tamamlanır ama aslında sorun Ay'ın bizzat kendisidir. Ay üssü DARLAH 2'de sıradışı olaylar baş gösterir; Ay'daki bir şey uzun uykusundan uyanmıştır. Kısa bir süre sonra DARLAH 2'nin sakinleri orada yalnız olmadıklarını fark ettiklerinde, hayatta kalma ve eve dönüş mücadeleleri de başlar.

Kitap Adı: Ayda 172 Saat
Özgün Adı: DARLAH: 172  timer på månen
Kitabın Yazarı: John Harstad
Çeviren:Ezgi Dikici
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 311
Baskı Yılı: 2015
Goodreads Puanı (şu an): 3.70


"Uzayda, kimse senin çığlığını duyamaz." Bir korku-gerilim, bilimkurgu okurunu tam olarak etkilemek istiyorsanız bu cümle tam da istediğiniz etkiyi yaratabilir! Yaratabilir yaratmasına da bir de okuru büyük beklentiye sokup sonra da hayal kırıklığı yaşatmasa! :)

NASA son Ay yolculuğundan 40 yıl sonra, yıllar önce yaşanıp çözülmemiş bir gizemi çözmek amacıyla Ay'a insanlı bir gemi gönderir. İnsanların bu gizemden haberi yoktur ve onların dikkatini tamamen bu gizemden uzaklaştırmak için 3 gönüllü genç seçerler. Ay'daki görevi yerine getirip hayatta kalabilecekler midir?

Kitabı ilk çıktığı günden beri merak eden biri olarak aradığımı bulamadığımı yazmak zorundayım maalesef. Benim gibi çok fazla okuyan, özellikle de bu tarz kitaplara ilgisi büyük birinin bu kitapla tatmin olacağını pek sanmıyorum. 

Yazarın dili, karakter oluşumu, kitabın kurgusu, konusu, olayları bağlaması, bilimkurgu romanı yazmasına rağmen sıkıcı terimlerle okuyucuyu boğmaması çok beğendim, nasıl olduysa bir gerilim romanını ben eğlenerek okudum! :)  Gerilimi orta derecede sadece son 100 sayfada, eğlencesi ortadan bir tık yukarıda kendini 1 günde okutan, birçok sayfada merak uyandıran bir kitaptı benim için. Ama kitabın 300 küsür sayfa oluşundan mı yoksa yazarın hayal dünyasının dar olduğundan mı bilemiyorum sonu aceleye gelmiş gibi bir izlenim bıraktı bende. Keşke bir 100 sayfa daha eklenseydi de sindire sindire açıklayıcı şekilde yazsaydı yazar, kafamızda soru kalmazdı en azından. Sonundan hiçbir şekilde etkilenemedim benim hayal ettiğim son daha güzeldi Harstad! :) Aklımda birçok soru kaldı sanki devamı varmışçasına bitirmiş kitabı, o son nedir? Olaylar güzelce ilerlerken pat pat zaman atlaması yaşanıyor ki ben ana karakterlerin uzaya gitmeden önce yaşadıkları, hissettikleri şeyleri daha fazla okumak isterdim ama sanki kitabın özetini okur gibi okudum.. Bir de kitap olması gereken gibi 3.sahış ağzından yazılmış ve bölümlere ayrılmış, her ana karakterin ayrı bölümleri vardı ama keşke en azından ana karakterleri kendi ağzından okusaydık kendi günlükleri gibi, bence daha iyi olurdu karakterleri benimsemek ve hissetmek açısından. Ben çok fazla beklentiyle okuduğum için sonunda böyle bir hayal kırıklığı yaşayıp her yönünü eleştirmeye başladım kitabın. Öyle ki bu kitabı 1 günde bitirdim ama yaklaşık 4 gündür kitap okuyamıyorum çünkü aklım hala bu kitapta. :(



Bu kadar eleştirinin yanında hiç mi beğendiğin bir şey yok derseniz evet var, dediğim gibi okurken eğlendiğim bir sürü bölüm oldu, bilgi edindiğim birçok yer oldu. Bunun yanı sıra fotoğrafta gördüğünüz gibi kitap birçok fotoğrafla desteklenmişti, bu fotoğraftakiler bir gizem unsuruydu mesela. Yani ana karakterlerin yolculukları sırasında karşılarına çıkan merak uyandıran işaretlerdi, bunları ve diğer anlatımı destekleyen fotoğrafları çok sevdim. Her şeye rağmen çöp gözüyle bakamam kitaba, hatta canım sıkıldığında alıp tekrar okuyabilirim belki. Benim için basit, beklentiyi düşük tuttuğunuzda güzel bile gelebilecek bir kitaptı. Eğer hafif olsun ama yine de bilimkurgu olsun istiyorsanız bu kitap çıtır bilimkurgulardan! :)  Ama benim gibi bu tarz kitaplarda beklentiniz fazlaysa isteklerinizi karşılayacağını sanmıyorum.. :/ Yazımı, okurken hoşuma giden 2 bölümle onlandırıyorum. Unutmayın ki bunlar sadece benim düşüncem, belki siz okuduğunuzda favori kitabınız olur, kimbilir? :) Bir fikir edindirdiysem ne mutlu bana, sevgiler! :)


   "Onları bu duruma düşürdüğü için aslında Mia'nın ondan nefret etmesi gerekirdi. Sonuçta, onun suçuydu. O ve arkadaşları sürekli yalan söylemişlerdi insanlara. Ama yapamadı. Ona baktı, fakat tek gördüğü yanlış seçim yapmış bir adamdı yalnızca. Birden onu ne kadar sevdiğini fark etti, burada beraber olduğu herkesi ne kadar sevdiğini. Stanton'ı, Nadolski'yi, Wilson'ı, Antoine'ı..ve şimdi birini daha kaybediyordu işte. Buna dayanabilecek miydi bilmiyordu.

   Coleman masanın çevresini dolanıp yanına geldi ve ona sarıldı. 'Ne düşündüğünü biliyorum,' diye fısıldadı. 'Ama seni temin ederim, başaracaksınız. Dört gün sonra Dünya'nın gördüğü en mutlu insan olacaksın. Taze havayı bambaşka bir şekilde soluyacaksın. Okyanusun kenarında durup tuzlu su serpintilerinin burnunu sızlatışını hissedeceksin. Tanıdığın ve sevdiğin insanlarla birlikte olacaksın, her şeyin ne kadar güzel olduğunun farkına varacaksın. Dikiz aynasından arkandaki arabaları gördüğünde belki sürücülerin suratlarına güleceksin. Çünkü sinirli, sıkılmış, kızgın görünecekler. Ve sen onların neyi ıskaladığını biliyor olacaksın. Uzun ve mutlu bir hayatın olacak, Mia. Çünkü eve döndüğün zaman, her şeyin mümkün olduğunu anlayacaksın. Bunu sakın unutma."



--"Aslında kahve bizim gibi insanlar için iyi bir şey değil." dedi Yoşima. "Ama ne yapalım yani tadı iyi."
Neden bizim için iyi değilmiş?" diye merak etti Midori.
Yoşima ve Mizuho bir ağızdan cevap verdiler; "Çünkü büyümemizi engelliyor."
Midori büyük bir yudum aldı. "BİZ JAPONUZ. ENGELLENMESEK 2 METRE OLACAK HALİMİZ YOK ZATEN. ŞEREFE!!" :)  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Caraval-Stephanie Garber | Kitap Yorumu

Perihan Gün-Öldüm Çık Kitap Yorumu

Playful Kiss Dizi Tavsiyesi! :)